Tasarımcılar ile Röportajlar #7: Fatmagül Öge
Tasarım meraklıları, tasarımcılar ve tasarım savunucuları!

Hepiniz yeni oluşumumuz ‘Tasarımcılar ile Röportajlar’ diyalog platformumuza okuyucu veya isterseniz katılımcı olarak davetlisiniz! Sizin de bizim gibi kaliteli mekân uygulamalarına dair ortak dertleriniz varsa bu seri için en az bizim kadar heyecanlanacağınızı düşünüyoruz!
Tasarımcılar ile Röportajlar serisi, adamızda içmimarlık, mimarlık, tasarım ve benzeri mesleklerle uğraşan kişilerin hikâyelerini dinlemek ve sizlerle de paylaşmak için güzel bir fırsat sunuyor. Onların ofislerine, çalışma alanlarına gidiyoruz, bir kahve eşliğinde çalışmaları, yaşamları ve gelecekleri hakkında konuşuyoruz.
Jasmine Dinand (JD): Mesleki geçmişinden bahseder misin? Bugüne nasıl geldin?
Fatmagül Öge (FÖ): Ailemde babam inşaat mühendisi, iki amcam var onlardan biri elektrik mühendisi diğeri de mimar. Dolayısı ile ailemizde inşaatla ilgili bir geçmiş var. Yalıtım yaptığımız bir aile şirketimiz var. Babam ve amcalarım Ögeler şirketinde yoğunluklu olarak yalıtım hizmetleri üzerine birlikte çalışıyorlardı. Ben üniversiteden mezun olup gelene kadar mimari tarafımız henüz yoktu.
Kendime dönecek olursam, liseden mezun olduktan sonra annem ve babamla çok ilginç bir muhabbetimiz olmuştu. 2005 yılında, İngiltere’de hazırlık yılını okumak üzere 4-5 farklı üniversiteye başvuru yapıp Westminster Üniversitesi’nden kabul aldım. Tam o dönem Londra’daki yeraltı tünellerinde bombalama olayı gerçekleşti ve bizim evde kavgalar başladı. Sonuç olarak Londra’daki durumlar durulana kadar, bir seneliğine Kıbrıs’ta kalmaya karar verdim. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde mimarlık eğitimime başladım. Okul beklentilerimin çok üzerindeydi.
Okula paralel olarak İngiltere’deki okullara tekrar yapacağım başvuru için portfolyomu iyileştirmeye başladım. Fotoğrafçılık ve resim dersleri almaya başladım. O dönem hayatımda iki tane Emel oldu. Biri fotoğrafçı, mimar ve aynı zamanda arkadaşımın büyük dayısı Emel Erkan, diğeri de ülkemizin değerli kadın sanatçılarından, ressam Emel Samioğlu. Emel Bey’in evi Karmi’de dağın ucunda bir yerdeydi. Her Cumartesi, 3 arkadaşımla birlikte bir arabaya toplanıp birlikte derslere gidiyorduk.
Bir yıl sonunda tekrar İngiltere’deki üniversitelere başvurularımı tamamladım ve bu kez Manchester Üniversitesi’nden kabul aldım. Doğu Akdeniz Üniversitesi’ndeki ilk yılımı hazırlık yılı olarak saydıkları için oradaki eğitimime tekrar birinci sınıftan başladım. Birinci ve ikinci bölümleri Manchester Üniversitesi’nde tamamladım.
Manchester Üniversitesi Dönemi - İngiltere

Manchester Üniversitesi Dönemi - Kıbrıs, Ara Bölge
JD: Birinci ve ikinci bölümler dediğin nedir?
FÖ: İngiltere’deki mimarlık eğitim sistemi buradakine göre biraz daha farklı. İki bölümden oluşuyor. Arada staj yapmanız gerekiyor. Daha sonra staj raporunuz değerlendiriliyor ve bir sonraki bölüme geçip geçemeyeceğinizi RIBA onaylıyor. Royal Institut of British Architects olarak geçen bu kurum buradaki Mimarlar Odası gibi bir yerdir.
Aklımda hiç Türkiye olmamasına rağmen stajımı yapmak için İstanbul’u tercih ettim. Bir gün Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde rahmetli Aytanga Hoca’nın düzenlediği ‘Parazit Mimari’ adlı bir atölyeye katıldım. Bu atölyeye Türkiye’den İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri de katılmıştı. İstanbul’daki stajımda birlikte kalacağım arkadaşım ile bu atölyede tanıştım. Stajımı İKA Mimarlık’ta yaptım. İKA Mimarlık bir müteahhit ve İTÜ çıkışlı (yarışma projelerinde ön planda olan) iki mimar tarafından kurulan yeni bir ofisti. Mimarlık, içmimarlık ve yapsat hizmetleri vardı.
3 aylık staj süremi toplamda 8 aya çıkardık çünkü herkes benden çok memnun kalmıştı. Ben de çok memnundum, oradan çok güzel şeyler öğrenerek ayrıldım. Teknik çizim konusunda kendimi geliştirdim. Müteahhit ortaklı bir şirket oldukları için onların bakış açılarını öğrendim, piyasayı tanıma fırsatım oldu. Okul aslında biraz daha hayal dünyasında yaşadığınız bir yerdir. Hiçbir şekilde kimse sizi yere indirmez. Müşterileriniz hayaldir, istediğiniz şehirde istediğiniz projeyi yapabilirsiniz ve bütçeniz de yoktur. Özellikle birinci bölümde, kimse size mekanik, elektrik planlarını sormaz. O yüzden stajda bu işin farklı boyutlarını görmek iyi bir deneyim oldu. Bazen gelen revizeler üzerinde, örneğin ‘bu parapeti beş santim düşür’ dediklerinde arka planda bu ekip saatlerce uğraşıyordu. Değişik ve keyifli bir dünyaydı.
Bahsetmeyi unuttum, üniversitenin genel olarak şöyle bir olayı vardı: Her sene stüdyoların 4-5 çeşit farklı konseptleri oluyordu. Her yılın başında bize bu konseptleri, hocalarını, stüdyonun yoğunlaşacağı konuları ve teknik gezilerine kadar her şeyi yani bütün bir yılın programını anlatıyorlardı. İsteyen istediğine katılabiliyordu. 5 yılda 5 farklı konu seçip farklı konseptler üzerinde çalışma fırsatım oldu.