top of page

Seramik Saymak, Satmak ve o Muhteşem Gatsby

Güncelleme tarihi: 4 Haz 2022

Anlatıcı Hakkında


Matematik sever birisi önce ilkokul öğretmeni, sonra yazar ve ressam olmak isterken; kendini önce mimar, sonra akademisyen ve son olarak da seramik satıcısı olarak bulursa, sizce ne olur?


Anlatıcının seramik dünyası ile ilk tanışması (2008)


Bu kişi, bir gün kemoterapi odasında oturup, annesinin ilaç alımının bitişini beklerken, kucağına seramik kataloğunu bir şiir kitabını alır gibi alır, seramiklerdeki renk şölenine hayran hayran bakar, seramiklerin ölçülerini, oranlarını, kutu bilgilerini ezberlemeye çalışır ve seramik serilerinin isimleri üzerine meditasyon yapar.


En sevdiği ebat (10x10 cm'lik) seramik katalogda yoktur... Katalogdaki ebatlar 20x20, 20x40, 30x30, 30x60, 60x60, 30x90 diye gider... Hayal kırıklığına uğrar, iç çekerek omuzları düşer... Ama isimler bir hayli ilginçtir. Gülümser. Angel, Elite, Ipanema, Pietra Serana, Sincro, Summer, Stripes, Tango, Azur... İspanyolca, İngilizce değişik değişik isimler... Hepsini teker teker inceler, okur ve ait oldukları serilere yakıştılar mı yakışmadılar mı düşünür düşünür durur...




Anlatıcının ağzından ben cümleleri ile ‘seramikleri saymak ve satmak’ hakkında…


Seramik sayma ve satış konuları gibi önemli konulara gelince belirtmem gerekir ki o iş öyle o kadar da kolay değil. Bu meselenin, doktora yaparak öğrenemeyeceğiniz bir bilgi birikimi ile ele alınması gerekir. Seramikleri doğru saymak için doğru tasarım ile ilerlemelisiniz. Doğru tasarım ile ilerlemek için mekânı doğru tanımalı ve anlamak için hatta gerekirse ölçmelisiniz. Tabii ki boyunuz yeterse! :) Biliyorum, lazer metreler var. Her boyda ölçü alan insanlar için süper işe yarar bir alettirler kendileri. Tabii ki içindeki bitik pilleri yenilemeyi ihmal etmediyseniz! Neyse... Nerede kalmıştım? Evet, ‘saymak’ diyordum. Tasarımınız bitince ve ne kadar seramiğe ihtiyacınız olduğunu anlayınca, metraj hesabı yapmalısınız ve her kutuda kaç adet seramik var ve her kutu kaç metrekarelik seramik içerir ona bakmalısınız. Her seramik için ayrı ayrı her defasında bir detektif hassasiyetinde iz sürerek bu bilgileri bulmalısınız. Bulmalısınız ki, müşterilerinize tekliflerinizi doğru hazırlayıp, doğru bilgilerle sunabilesiniz...


Anlatıcının müşteri hali


Ve evet, müşteri… Satışın gerçekleşebilmesi için varlığına ihtiyaç olunan kişi... Kendi mağazamız da dâhil olmak üzere aslında hemen hemen her yerde ben de bir müşteriyim. Ve halen tanıdığım en mızır müşteri benim. Hiçbir şeye gerekenden tek kuruş fazla para vermek istemem, gereksiz hiçbir şey almak istemem. Beğenmediğim, içime sinmeyen hiçbir şeyi (ona ihtiyacım olsa dahi) evime sokmak istemem. Çok ama çok zor beğenirim. Beğendiğimde de tam beğenirim. Gözüm ve kalbim en kaliteli ve en güzeli seçmekte hiçbir zaman zorlanmaz... Kendi mekanlarımda, duvarlarda seramik pek sevmem. Fakat, zamanla doğru yerde, doğru şekilde, doğru işlev için kullanıldığında tüm yüzey kaplamaları ile duvarlarda da ne gibi harikalar ortaya çıkabileceğine tanık olmuşluğum vardır. Bunu başaran birçok üreticiyi, tasarımcıyı ve kullanıcıyı birçok kez kalpten alkışlamışımdır.




Ara not 1


Ülkemizde ve dünyada olup bitenlerin çok ama çok farkındayım. Kısaltmalar, kısmalar peşindeyiz... Haberleri okurken, izlerken hissettiğimiz acının süresini kısaltmak istiyoruz... Kıbrıs insanının daha özgür, kendi iradesi ve komşuları ile huzur içinde yaşayabileceği günlere varma vaktini kısaltmak istiyoruz.. Harcamalarımızı ise kısmak... Mecburen... Ama en çok da hayal kırıklıklarımızı ve bizi bekleyen felaketleri hatırladıkça beynimizde dönen düşüncelerimizi kısmak istiyoruz... Sizden ricam bu yazıyı, bu satırdan itibaren içinde bulunduğumuz toksik söylemlere inat keyifli bir panzehir veya kan ter içinde altından kalkmaya çalıştığımız bir antrenmanın ortasında tünediğimiz bir tabure olarak algılayarak okumanızdır. Teşekkür ederim. :)




Anlatıcının satıcı hali


Bu ara nottan sonra izninizle satış konusuna geçiyorum. Satış. Satmak. “Sattı beni”. Satış sözcüğünün ne kadar olumsuz anlamlarla yüklü bir yanı var değil mi? İşte, işin bu boyutundan dolayı, benim de satıcı kimliğime alışmam ve bu kimliği sevip benimsemem bayağı emeğimi ve zamanımı aldı. Bunun politik-etik boyutlarına ve bendeki yansımalarına bir başka blog yazısında gireriz belki ama bu yazıda bu konuyu şimdilik burada kesip yıllar içinde seramik ebatları, satışı ve isimleri ile ilgili olarak nelerin değiştiğine sizlerle bir bakmak istiyorum…


Yıllar geçtikçe ve bugünlerde…


Miro’yu açtığımız yılın üzerinden tam 14 yıl geçti. Bu zaman zarfında en çok seramik ebatları, kalınlıkları ve yüzey desenleri değişime uğradı. Sektördeki lider fabrikalar, salonlarımızdaki televizyon ekranlarını kıskanırcasına gittikçe daha büyük, daha dev seramikler üretmeye başladı. 60x120, 80x80, 90x90, 100x100, 120x120, 120x180, 80x240, 180x240 ve daha da büyükler.


Zamanla inceldiler de. 10.5-11 mm kalınlığındaki seramikler, 9.5 veya 6.5 mm olarak üretilmeye başlandı. Yüzey tasarımlarına gelince… Birçok fabrika şu anki teknolojiler sayesinde, doğal olan her ne var ise (örn. taş, mermer, ahşap, metal...) ve doğal olmayan ama yapılmış olan her ne var ise (örn. beton, terazzo, epoksi, tekstil, duvar kâğıdı, halı, kilim...) her şeyin görünümünü farklı ''face''-ler halinde, adeta printerden kâğıt üzerine fotoğraf basar gibi seramik basmaya, yani üretmeye başladı.




Ara not 2


Satışın doğası internetin hayatlarımızda kapsadığı alanın artışı ile bir hayli değişti. Whatsapp, Instagram ve Pinterest gibi uygulamalar, özellikle tasarımcı satıcıların bazen gönüllü bazen de ayak sürüyerek kabullenmeye mecbur kaldıkları yeni bir iletişim aracı olarak satış sahasında başrolde yerlerini aldılar.


Gönüllü, çünkü bu olanaklar görsel bir dünyada sözel iletişim kurmanın, sadece konuşarak anlaşmanın imkânsızlığından iki tarafı da bir nebze olsun kurtardı.


Ayak direyerek çünkü, o kanallardan nihai kullanıcıların ellerine ulaşan görüntülerin çoğu gerçek değildirler. Sanal ortamlarda üç boyutlu modelleme ile oluşturulmuş mekanlardır. Bir başka deyişle, bu görsellerdeki ‘ışık’ ve dolayısı ile hacimsel mekân algısı çok yanıltıcıdır. Ayrıca birçoğu Kıbrıs’ta ulaşılması imkânsız ürünlerle gerçekleştirilmiştir.


Seramik seri isimlerinin yeni halleri


Serilerin isimlerine ilişkin olarak bir okuma yapacak olursam son dönemlerde, duygulara daha çok hitap eden seriler ve bu paralelde de onlara konulan isimlerle karşılaşmaya başladık diyebilirim. Benim dikkatimi en çok çekenler arasında Aged, Kilim, Bohemian, Carpet ve Gatsby var. İnsanı zaman ve duygu diyarında farklı yolculuklara çıkaran bu seriler birçok şeyi sorgulatan ve ikinci kez düşündüren niteliktedirler...


Bunlar arasında Miro ekibi olarak özellikle Carpet serisi kalbimizde taht kurdu ve bizim dışımızda da birçok kişinin beğenisini kazandı. Böylelikle de aslında Miro tarihinde simgesel bir yer edindi. Bu nedenle, Carpet’i taşınacağımız yeni showroomumuzda kendi kullanacağımız ıslak hacimlerin yüzey kaplamalarına koyarak kalıcılaştırmaya karar verdik.




Muhteşem Gatsby


“‘Hadi hep birlikte benim eve gidelim,’ dedi, ‘Daisy’ye etrafı göstermek istiyorum.’ Gözlerini bir an bile Daisy’den ayırmamıştı ve sanırım evdeki her şeyi onun o hayran olduğu gözlerinden aldığı tepkiye göre yeniden tartıyordu. Daisy’nin oradaki varlığının baş döndürücü gerçekliği karşısında bazen kendisi de sahip olduklarına şaşkın gözlerle, sahiciliklerini kaybetmişler gibi bakıyordu.” (Muhteşem Gatsby, F. Scott Fitzgerald)


Genel anlamda Carpet yoğun bir ilgi odağı oldu. Doğrudur. Ama benim kendi özelimde en çok etkilendiğim isme sahip olan seramik serisi Gatsby oldu. Biraz uç bir örnek gibi görünse de Gatsby serisi ve ismini aldığı roman üzerinde biraz kafa yormaya değer diye düşünüyorum.


Muhteşem Gatsby 1925 yılında Amerika’da F.G. Fitzgerald tarafından kaleme alınan bir roman. Bu romanda, o dönemlerde yeni filizlenen kapitalizm, onun beraberinde getirdiği ışıltılı bir hayatın rüya tadında izdüşümleri, para tüten aşk, romantik düş gücü gibi birçok şey var. Ama en çok da umut etme ve hayal kırıklığı arasındaki ilişkiyi, yanılsama ve aşk arasındaki dinamikleri ve erişilemez bir hayalin peşinden cesaretle de olsa gitmenin beraberinde getirdiği acıyı etkileyici bir dille okuyucusuna sunar Muhteşem Gatsby.




Gatsby’nin 20x20 boyutunda seramiğe dönüşmüş hali beni çıktığı ilk günden beri çok düşündürmüştür. Yeşil renkli versiyonu, romanda Amerikan rüyasına atıfta bulunan, kıyının diğer tarafında yanan yeşil ışığı hatırlatır bana. Satışın veya alışın, her şeyin, her malzemenin, her mekânın ona bakan gözlerle ve bakış açısı ile yeniden tanımlandığını ve anlatılan hikâyelerin, hikâyeyi anlatanlar veya dinleyenlerin yüreğinden süzülürken sürekli nasıl şekil değiştirdiklerinin bir hatırlatması gibi de aynı zamanda...


“Gatsby’nin yeşil ışığa, yıllar geçtikçe bizden uzaklaşan o mutluluk verici gelecek fikrine inancı tamdı. Bir an için kaçırmış olsak bile, ertesi gün daha hızlı koşarak, kollarımızı daha da ileriye uzatarak hayallerimizi yakalamaya uğraşıyoruz. Sonra güzel bir günün sabahı... İşte böyle, akıntıya karşı seyreden tekneler misali durmaksızın ilerlemeye çabalarken, bir anda kendimiz başladığımız noktada buluveriyoruz.” (Muhteşem Gatsby, F. Scott Fitzgerald)



100 yıl sonra bakınca bile, Fitzgerald’ın yazdıkları şu anda adada ve dünyada yaşadığımız şeyleri ne kadar da çok çağrıştırıyor değil mi?


Anlatıcının son sözleri


Bana dönecek olursak... Ben halen ya tamamen seramiksiz veya 10x10 cm'lik rengârenk seramiklere döşenmiş banyolar ve mekânlara düşkünüm. Hele de el yapımıysalar... Bir gün kendim için öyle bir mekân oluşturmak bana nasip olur mu hiçbir fikrim yok ama hayat sürprizlerle dolu. Kim bilir? Belki bir gün...


Satıcı kimliğim ve bugünüme bakacak olursam da diyebilirim ki – blog yazılarının sıklaşmasından da anlamışsınızdır – yazı yazmaya yönelik yüreğimde artışta olan bir hareketlenme var. Her ne kadar da ticaret dünyası bünyeme uygun değilse de dürüst iş ortamları yaratılabileceğine, samimi ve etik bir duruş oluşturulabileceğine yönelik bir inanç geliştirdim ve bunu abartısız her gün kendime hatırlatıyorum.


Alternatif hayatlar kurmak ve yaşamak mümkün. Yeter ki samimi bir şekilde niyet edelim ve gerekli emeği ortaya koymaktan kaçmayalım...


Bir sonraki blog yazısına kadar sevgiyle kalın, kendinize iyi davranın...


 

Yazan: Münevver Özgür Özersay

Miro Designroom, Kurucu Direktör, Mimar, Bireysel Projeler Satış Koordinatörü

munevver@mirodesignroom.com


Tüm seramik - Mekan Resimleri: www.aparici.com web sitesinden alınmıştır.

İletişim: 0392 223 87 82 | 0533 820 27 56 | info@mirodesignroom.com

178 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page