top of page

Tasarımcılar ile Röportajlar #3: Hasan Özyalçın

Tasarım meraklıları, tasarımcılar ve tasarım savunucuları!


Hepiniz yeni oluşumumuz ‘Tasarımcılar ile Röportajlar’ diyalog platformumuza okuyucu veya isterseniz katılımcı olarak davetlisiniz! Sizin de bizim gibi kaliteli mekân uygulamalarına dair ortak dertleriniz varsa bu seri için en az bizim kadar heyecanlanacağınızı düşünüyoruz!


Tasarımcılar ile Röportajlar serisi, adamızda içmimarlık, mimarlık, tasarım ve benzeri mesleklerle uğraşan kişilerin hikâyelerini dinlemek ve sizlerle de paylaşmak için güzel bir fırsat sunuyor. Onların ofislerine, çalışma alanlarına gidiyoruz, bir kahve eşliğinde çalışmaları, yaşamları ve gelecekleri hakkında konuşuyoruz.



Mesleğini yapmadığın zamanlarda, zamanını nasıl geçirmeyi seversin?

Hasan Özyalçın: Pandemide yağlı boya ile soyut tarzda resim yapmaya başladım. En azından denemeye başladım. Benim hobilerim de mesleğim gibidir. Her zaman uğraşacak bir şeyler buluyorum. Yağlı boyayı denedim, akrilik boyayı da denedim. Kesinlikle yağlı boya beni daha çok cezbetti. İlk etapta küçük ölçeklerle başladım. 20x20 cm, 40x40 cm ve 60x60 cm. Şimdi de 200x200 cm, daha büyük ebatlarla çalışıyorum. Tabi ki bu yer isteyen veya mekân isteyen bir uğraş. Büyük ebatlarla çalışmak çok keyifli ama örneğin geriye gidip, uzaklaşıp resme bakabilmek için geniş alana ihtiyaç duyuyorum.



Daha önce resim dersi aldın mı?

HÖ: Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. O yüzden temel bir sanat eğitimim var ve yabancı olduğum bir şey değil. Üniversiteye desen sınavı ile girmiştik. Modelaj eğitimi de aldık. O yüzden resimden çok uzak değilim…


Yaratıcı bir evde mi büyüdün?

HÖ: Evet, kısmen diğerlerine göre daha yaratıcı diyebilirim. Benim anneannem ve büyük teyzem Lefke bölgesinde çok meşhur terzilerdi. Yıllarca bütün aileye sürekli kıyafetlerini onlar diktiler. Yemek konusunda da çok yaratıcıdırlar. O yüzden, nasıl diyeyim, evde hep bir hareket vardır. Ailede birebir sanatçı biri yoktu ama bir şeyler üretme konusunda hiç boş durmayan bir anneanne, bir büyük teyze ve anne ile büyüdüm. O yüzden yaratıcı bir evde büyüdüm diyebilirim.


Bir de ben ressam Salih Oral’ın evinde büyüdüm. Hocaların hocası derler… Her gün öğlenden sonra Salih Hoca’nın atölyesindeydim. Evindeydim. Orası da evim gibi sayılabilir. Bölümümü seçerken Salih Hoca çok etkili oldu. Bugün birçoğumuzu, güzel sanatlara hazırlayan bir hocadır. Kuzey Kıbrıs’ta ilk modern ve soyut resimleri yapan bir ressamdır Salih Hoca.


Yakında bir sergini görebilecek miyiz?

HÖ: Henüz sergi açabilecek kıvamda mıyım bilemiyorum. Yaptığım resimlerde, Salih Oral’ın çok etkisi var. Çalışmalarım çok renkli. Ben 19 Mayıs Türk Maarif Koleji mezunuyum, ilk resim öğretmenimiz Güner Pir, bir sonraki resim öğretmenimiz Emin Çizenel, sonra da Nurhayat Adalısoy’du… Okul dışında, dışarıda da bütün sanat tarihi derslerimize Salih Oral giriyordu, zaten atölyesine de gidiyorduk… Yani bu kadar şanslı bir sanat eğitimi temeli alabilen başka biri yoktur herhalde diye düşünüyorum. Şimdiki üniversitelerde bile sanat tarihi dersi okutulmuyor. Ki bence sanat tarihi çok önemlidir. Genel kültürdür.



Üniversite nasıldı peki?

HÖ: Güzeldi, benim için çok keyifliydi. Lise döneminden nefret ediyorum, hatırlamak bile istemiyorum. :) Ama üniversite, yapmak istediğin her şeyin zirvesini yaşadığın bir yer. Benim ev hayatım da güzel geçmişti çünkü ev arkadaşlarımın biri içmimarlık diğeri de seramik bölümünde okuyordu. O yüzden de evdeki ortamımızda da sanat konuşuluyordu, tasarım konuşuluyordu. Bir de bence zaten Hacettepe Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi eğitmen kadrosu gerçekten çok güçlü. Hep ODTÜ Mimarlıktan hocalarla beslenen, ciddi bir tasarım eğitimi verilen bir yer… Bugün piyasada yaptığımız tasarım ve dekorasyon gibi işler bana bu eğitimin %40’ını yansıtıyormuş gibi geliyor… Daha tasarım odaklı işler yapılabilir elbette ama piyasamız, dediğim gibi bahsettiğim bu %40’a bile hazır değilken bunu başarmak çok da mümkün değil sanırım…


Peki, mezun olduktan sonra Kıbrıs’a mı döndün? İş hayatın nerede ve nasıl başladı?

İçmimarlık nasıl gelişti?

HÖ: Kıbrıs’a döndüğüm dönemde bocalamıştım. Benim bir de askerlik sorunum vardı. Üniversiteyi birincilikle bitirmiştim, yüksek lisans sınavına girmeden orada kalabilirdim. Bölüm birincilerine böyle bir fırsat sunuyorlardı. Fakat askerliğimi bitirmem gerekliliğinin baskısı ile Kıbrıs’a geldim. İki yıl askere gittim. Mezuniyet sonrası yüksek lisans yapmayı, üniversiteye devam etmeyi düşünüyordum… Yine de askerde de şanslıydım… Mimar Güvenç Yüksel, çok iyi mimarlardan biri, benim teğmenimdi. Güvenç sayesinde askerdeyken Autocad bilgimi geliştirdim. Takibinde askerde çok projeler yaptım. Hatalarımı da askerdeyken yapıp ceremesini de çok çektim. :) Çok inşaatlar yaptık, çok dosyalar hazırladık. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’ndan VIP yemek salonu, misafirhane, komutanlık köşkü, deniz köşkü gibi talepler geliyordu.


Piyasaya çıkmadan önce askerde 2 yıl boyunca bunları bol bol tecrübe etme şansım oldu. Bu işin güzelliği de, bir hata olduğunda, maliyeti benim cebinden çıkmıyordu. :) Sadece mesela, çok büyük bir hata olmuşsa bir hafta sonu dışarıya çıkamıyor, içeride kalıyordum. Güvenlik Kuvvetleri’nde çok büyük ihalelerin yapıldığı bir döneme denk gelmiştim. Boğaz şehitliği, peyzaj düzenlemeleri gibi projeleri de askerdeyken tecrübe etme şansım oldu. Bu işler benim ilgimi çektiği gibi, benim becerilerim de komutanımın ilgisini çekmişti. Dolayısıyla o dönem projeler içmimarlığa yönelik olmaya başladı. İnce yapı gerektiren tüm mekânlar yapılmaya başlandı. Türkiye’ye mobilya seçmeye bile gitmiştim. Şimdi mesleğim dediğim işimi yaptım aslında. Bütün bunları deneyimlemek, çizdiğim projelerin uygulanıyor olması bana büyük bir özgüven verdi. Uygulamalar sürerken proje ile ilgili konuların bana danışılması ve saygı duyulması da kesinlikle çok güçlendiriciydi, hatta üniversiteden de daha fazla. Her gün askere koşarak gidiyordum! Çünkü benim çizdiğim bir çardak yapılıyor veya bir peyzaj düzenlemesi yapılıyordu. Bu çok heyecan vericiydi. Bazen askere uymayacak derecede çizimler de yapıyordum. Mesela California’daki bir golf kulübünde olabilecek, çardağıyla birlikte bir vitamin bar, ona uyacak bir peyzaj ve bahçe düzenlemesi… :) Bu çizimlerimi ve vizyonumu komutanım ile paylaşmaktan da çekinmiyordum. Ölümüne savunuyordum. Kesinlikle bu yapılacak diye diretiyordum. Çoğu yapıldı aslında… :) Tenis kortları yapıldı, tenis kortlarının yanına bir kule yapıldı ve bu